Doç.Dr. Muhammet Emin Çam'ın kaleminden
Magnezyum Fizyolojisi ve Farmakolojisi
Sodyum (Na+), vücudun yüksek miktarda ihtiyaç duyduğu oldukça önemli minerallerden biridir. Vücut sıvıları içerisinde çözündüklerinde elektrik yükü taşıyan elektrolitlerdendir. Bu özellikleriyle vücudun su ve elektrolit dengesinin kontrol edilmesinde görev alır. Vücuttaki sodyumun çoğu kanda ve hücreler arası sıvıda bulunmaktadır. Sodyumun bünyeye alınması yiyecek ve içeceklerle olurken atılması ise ter ve idrarla gerçekleşir. Sağlıklı böbreklere sahip bireylerde idrarla atılan sodyum miktarı ayarlanarak vücut içerisindeki sodyum seviyesinde tutarlı bir denge sağlanmaktadır.
Vücut içerisindeki sodyum alımı ve kaybı dengede olmadığında kandaki sodyum miktarı (konsantrasyon) çok düşük (hiponatremi) veya çok yüksek (hipernatremi) olmaktadır. Yaygın olarak tüketilen çeşitli gıda ürünlerinde ilave tuzun mevcudiyeti göz önüne alındığında sağlıklı bireylerde klinik olarak anlamlı bir sodyum eksikliği olması pek olası değildir. Sodyum bakımından çok düşük diyetlerde bile normal koşullarda sodyum eksikliği meydana gelmez. Aksine tuzun hem gıdaların işlenmesi sırasında ürünlere katılması hem de mutfakta ve masada yemek hazırlama sürecinde eklenmesiyle dünya çapındaki çoğu toplumda sodyum fazlalığı görülmektedir. Bu fazlalık hipertansiyon ve kardiyovasküler (kalp damar) hastalıkların gelişmesine neden olurken kronik böbrek hastalığı, mide kanseri, böbrek taşı (kalsiyum nefrolitiazis) ve osteoporoz (kemik erimesi) oluşumuna da sebep olur. Ciddi sodyum ve su eksikliği ise yalnızca şiddetli adrenal yetmezlik , sodyum kaybı ile sonuçlanan böbrek hastalığı, yaygın yanıklar, kronik ishal, kontrol edilemeyen kusma, aşırı ve uzun süreli terleme, diyabetik ketoasidoz , aşırı diüretik alımı gibi patolojik durumlarda ortaya çıkabilir.
Sodyum vücut içerisinde birçok farklı mekanizmada rol alır. Bunlardan biri vücuttaki toplam sodyum miktarının, kan hacmini ve hücreler arası sıvı miktarını ayarlamada etkili olmasıdır. Kalp, kan damarları ve böbreklerdeki sensörler vücut içerisinde sodyum miktarındaki artışları algılar ve böbrekleri fazla sodyumun atılması için uyarır. Böylece kan hacmini normale döndürür. Kan hacmi veya sodyum konsantrasyonu çok düştüğünde ise sensörler kan hacmini artıracak mekanizmaları tetikler. Bunun sonucunda böbrekler, aldosteron hormonunu salgılamak için adrenal bezleri uyarırken hipofiz bezi ise vazopressini (antidiüretik hormon) salgılar. Aldosteron böbreklerin sodyumu tutmasını sağlarken vazopressin ise böbreklerden suyun geri emilimini arttırır. Böylece su ve tuz tutulumunu artırarak daha az idrar üretilmesini sağlar ve böylece kan basıncının ayarlanmasında etkili olur.
Sodyum hücre düzeyinde normalde etkin olmayan bir maddeyi aktif hale getiren bir aktivatördür. Kas ve sinir hücrelerinin uyarılması için gerekli aksiyon potansiyelinin oluşumunda ve iletilmesinde önemli bir rol oynar. Enzim etkisiyle gerçekleşen reaksiyonlarda protein parçalanma sürecinin başlatıcısı ve hızlandırıcısı olarak görev yapar. Tüm bunların yanı sıra besinlerin ve temel yapı taşlarının plazma membranlarından (zarlarından) taşınmasında etkili bir elektrolittir.
Diyetle sodyum alımı, doğal gıdalarda bulunan genellikle düşük miktarlardaki sodyum ile mutfakta ve masada, yemek hazırlama sürecinde ve endüstriyel işleme sırasında birçok gıdaya eklenen daha yüksek miktardaki sodyumun toplamıdır. Çoğu ülkede ekmek dâhil tahıl ve tahıl ürünleri, et, yumurta, balık, süt ve süt ürünleri sodyumun ana kaynağıdır. Amerika Diyet Yönergeleri’ne göre günlük alınması gereken sodyum miktarı 2.3 gram’dan (g) daha az olmalıdır. 0.5-1 g tuz/vücut ağırlığından (kg) yüksek bir miktarda sodyum alınması durumunda aşırı sodyum alınması kaynaklı ölümle sonuçlanabilecek bir toksik zehirlenme görülebilir. Bazı patolojik durumlarda (örneğin kalp yetmezliği, dekompanse karaciğer sirozu ve böbrek yetmezliği) normal seviyelerde sodyum alınması durumunda bile hücre dışı sıvı hacimde tehlikeli bir artış oluşabilir. Bununla birlikte normal koşullar altında yüksek miktarlarda sodyum alınması, özellikle yatkın kişilerde, hücre dışı sıvı hacimde ve kan basıncında bir artışa sebep olabilir. Ayrıca yapılan bir çalışmanın bulgularına göre alışılmış sodyum tüketimi ne kadar yüksekse yaş ve hipertansiyon yaygınlığıyla ortalama kan basıncı artışı da o kadar yüksek olacaktır.
Kızılay Afyonkarahisar doğal maden suyunda (200 mL) 776.02 mg/L sodyum bulunmaktadır. Böylece bu maden suyu içildiğinde günlük alınması gereken sodyum miktarının %7’si karşılanmış olacaktır. Kızılay Erzincan doğal maden suyu (200 mL) ise 108.92 mg/L sodyum içermektedir. Bu maden suyunun tüketiminin ardından günlük alınması gereken sodyumun %1’i karşılanacaktır.
Vücudun kan basıncının düzenlenmesinde ve daha birçok mekanizmasında etkin rol oynayan sodyumun tüketimi oldukça önemlidir. Günlük beslenme düzeniyle bünyeye alınmasının yanı sıra maden sularıyla alınabilir, ancak her hâlükârda vücutta bulunması gereken konsatrasyon dengesinin bozulmamasına dikkat edilmelidir.
Referanslar